9 Haziran 2011 Perşembe

Şeker Küpü

Asistanı suzy’nin önüne bıraktığı “acil”notuyla masadan irkildi,müşterisi bir şeyler olduğunu anlamış,fakat bir şey söylemeye fırsat bulamadan ,Can kendisinden özür dileyerek acil çıkması gerektiğini belirtmişti.Asansörü beklerken ,yavaş yavaş terlediğini fark etti Tam asansöre binecekken,suzy’nin şefkat dolu bakışlarını gördü,”dualarım sizinle bay Williams” dediğini zar zor duyabildi.Yirmi ikinci kattan inip büyük hole hızla yöneldiğinde Kapı görevlisi ihtiyar Taylor’a çarptığını bile fark edemedi.

Can Terry Williams, Merkezi ,Wisconsin eyaletinin milwaukee şehrinde bulunan Manpower şirketinde üç yıldır kurumsal müşteriler direktörü olarak görev yapıyordu.O gün çok önemli bir toplantısı vardı,fakat aldığı acil haber dünyasını allak bullak etmişti, müşterisi bunu anlayışla karşılayabilirdi,çünkü çok sevdiği babaannesi acilen hastaneye kaldırılmıştı.Can, Brawers bulvarı boyunca hastaneye kadar geçen sürede sürekli dua etti.Yolda giderken birden babasını araması gerektiğini düşündü,ama sonra vazgeçti,çünkü babası ve annesi bu yıl tatillerini Türkiye de geçirmeye karar vermişler ve bir hafta önce yola çıkmışlardı.Aradaki saat farkından dolayı onların şimdi uyuyor olabileceklerini düşündü.Hem ayrıca telaşlandırmanın bir manası da yoktu.Önce hasteneye gidip durumu iyice kavraması gerekiyordu.Madison memorial hastanesi otoparkında ablası Cler’i aradı. “haberim var can yoldayım geliyorum”cevabını alınca hızla kapıya yöneldi .Bankonun arkasında duran siyahi sevecen görevliye,” Bn.Pırıl Atmaca Williams’ı soracaktım acaba hangi katta kalıyor ben torunuyum dediğinde, görevli önündeki bilgisayara bakıp;

-beşinci kat kardiyoloji bölümü soldan ilk asansöre biniyorsunuz.

-Çok teşekkür ederim,. Koridorda kardiyoloji hemşiresine,babaannesinin hangi odada olduğunu sorduğunda,hemşire;O na önce doktoru ile görüşmesi gerektiğini söylemişti Koridorda hemşireyi takip ederken koltuk altlarının iyice ıslandığını fark etti ceketini çıkarmak istedi ama sonra vazgeçti.Odaya girdiğinde kendisine gözlük çerçevesinin üstünden bakan doktor Thomas IRONS ,hemşirenin “bay Williams”demesinin ardından,

-Lütfen oturun bay Williams. babaanneniz ciddi bir enfarktüs geçirmiş durumu kritik tabi bunda yaşınında etkisi var,gerekli müdaheleyi yaptık. Şuan yaşam destek ünitesine bağlı.Ambulansta kalbinin çok yavaş attığı söylendi .Buraya geldiğinde müdahele ettik ancak sonuç alamadık sanıyorum yapacak bir şey yok.Doktor anlatırken ,Can’ın kendisini dinlemediğini farketti.
-Bay Williams iyimisiniz.?diye sorduğunda ,Can özür diledi .bunları duyduğuna inanmak istemiyordu.normalde kısa ama ortama göre hayli uzun gelebilecek bir süre hiç konuşmadı.Doktor’da bunu anlamış olacak ki ısrar etmedi konuşmak için.
Can doktorun masasında bulunan kalemlerden birini farkında olmadan eline almış sert bir şekilde anlamsızca çeviriyordu.Can doktor a dönerek;

-bay Irons,ne yapmamızı öneriyorsunuz .bunu söylediğinde sesinin titremesini doktor bile fark etmişti ki;

-Bay Williams,dua etmekten başka yapacağımız bir şey yok şuan solunum cihazı ile yaşıyor kapattığımız taktirde hayatı son bulacak,bence ona yakışır bir ölüme kendinizi hazırlamanızı tavsiye ederim. Dediğinde,Can,artık gözyaşlarını tutamamıştı.Herşeyden çok sevdiği babaannesi artık onu bırakıyordu.Kalemi masaya yavaşça bırakıp kısık bir sesle teşekkür edip koridora yöneldiğinde Ablası Cler koşar adımlarla kendisine doğru geliyordu.Kollarını açıp ona sarıldığında artık ağlaması iyice doruğa çıkmıştı.Cler’de anlamış olacakki oda ağlamaya başladı bir süre öyle kaldılar,Hemşirenin “cafetarya sol’da isterseniz orda oturabilirsiniz”sesiyle irkildiler.koltuklara oturup bir süre konuşmadan öylece kalakaldılar.
Can uzun bir süre,şuan Türkiye’de saat’in kaç olduğunu hesaplayamadı,Cler’e sordu,o da bir Süre kafasında hesap yaptıktan sonra gece 02:30 olması gerektiğini söyledi.Cler iki kahve bardağı ile gelip kardeşinin yanına oturduğunda ,onun yıkılmış olduğunu farketti ,çünkü Can babaannesine aşıktı hayatında ne varsa ne öğrendiyse hep ondan almıştı,İyi bir eğitim almasını,dünyayı tanımasını hep babaannesi öğretmişti ona. babaannesinin doğduğu Türkiye’den Amerika’ya uzanan hikayesini dinlediğinde ona hayran kalmamak elde değildi.
Doktor’dan izin almış ve babaannesinin başucuna gelmişlerdi.Son kez onun elini tutmak ona yakın olmak ve sarılmak istemişti Can.
Odaya girdiklerinde babaannesinin yanında Dora’oturuyordu.iki kolunu birbirine dolamış öylece uzun yıllardır yanında çalıştığı hanımına bakıyordu.Can ve Cler’in içeri girdiklerini farkettiğinde ancak gözyaşlarını silmeye fırsatı oldu.Ayağa kalkıp her ikisini kucakladı
Bir süre daha ağlaştılar sessizce.
Can ,mavileşmiş damarların şekillendiği babaannesinin sağ elini avuçlarına aldığında içinden bir şeyin koptuğunu anladı.Öpüp tekrar yerine usulca koydu Sonra seyrelmiş beyaz saçlarını okşamaya başladı boncuk boncuk gözyaşlarının babaannesinin saçlarına düştüğünü Cler farketti ve usulca Can’a dokundu artık Odayı terk etmenin zamanıydı.Can en son babaannesini geçen Pazar akşamı ziyaret etmiş ve onu mutlu bir şekilde verandasında kitap okurken bulmuştu.Babaannesi onun geldiğini görünce gözlüklerini yanında duran sehpaya bırakmış ve kitap’ın arasına seperatörü yerleştirip onu ayakta karşılamıştı.Sanki anlamış gibi çok sıkı kavramıştı torununu, uzun bir süre sarılı kalmışlardı.Can odadan çıkarken bunları düşündü.Tekrar cafetarya ya gittiler.

-Nasıl oldu dora ,dediğinde Can’ın,sesi hala titriyordu.
-Bay Williams bu sabah yine erkenden kalktı biraz yürüyüş yaptıktan sonra birlikte kahvaltı yaptık,gayet iyi görünüyordu ama geçen hafta Türkiye’den kuzeninin ölüm haberini alınca çok üzülmüştü.hala onun etkisi vardı üzerinde.sonra gazeteleri gözden geçirdi.”verendaya çıkıyorum dora ,kahvemi oraya getir dediğinde sesi titremişti.masayı toplayıp kahveyi yaptım ve dışarı çıktığımda elinde gazete, hasır koltuğunda sola doğru yığılmıştı .uyuduğunu sandım gazetenin bir parçası yerdeydi.kahveyi sehpaya bırakıp ,dokunduğumda cevap alamadım hemen 911’i aradım .ardından da sizi ve ablanız Cler’i aradım bay Williams.
-Teşekkür ederim bayan Dora siz gerekeni yapmışsınız, dedi Can.
Dora Bakoyanis Yunan asıllı olan ama yıllardır Amerika da yaşayan ve son 15 yılını babaannenin yanında ona arkadaşlık yapması için Can’ın babası Metin Bey tarafından bulunmuştu.Dora çok sabık bir yardımcıydı .Pırıl Hanım hiçbir zaman ona yardımcı muamelesi yapmamıştı Arkadaş gibiydiler.bazen Dora’ın çocukları yılda bir kez de olsa onları ziyaret ettiklerinde,artık onlarda bir grandmother’a sahip olduklarını bilirlerdi.

Saat ,17:00 olduğunda Can babasını aramaya karar verdi.Ama bunu nasıl söylecekti,nasıl diyecekti ona annesinin öldüğünü.Uzun bir süre çaldı telefon sonra karşıdan annesinin sesini duydu,oğlunun hiçbir şey söylemeden hemen babasını istemesi annesini endişelendirmişti.
İstanbul Conrad otelinin 2507 nolu odasında derin bir sessizlik vardı.Metin bey,uzun bir süre odadan boğazın eşsiz manzarasını seyretti bir haftadır burdalardı ve her sabah bu manzarayı seyrettiğinde daha çok zevk almıştı ama bu seferkiler boş bakışlardı.Metin bey odadan recepsiyonu arayıp,Newyork’a ilk uçağın ne zaman olduğu konusunda görevliden kendisine yardımcı olmasını istemişti.koltuğa oturup uzun bir süre hiç konuşmadı, eşinin valizleri toplayışını seyretti.Şeker küpü annesinin kendisi için valiz hazırladığı günler geldi aklına.Eşinin o sevecen bakışları arasında başını okşayışı ile kendine gelmişti.Metin bey eşine sarıldı.

Delta arlines’ın 1542 sefer sayılı boeing 707 Dreamliner uçağının tekerlekleri J.F.Kenedy havaalanının pistine değdiğinde ,Metin bey annesinin Amerika ya ilk geldiği günleri anlatışını anımsadı.Dedesinin kızını Amerika ya göndermek için çabaladığı günlerde ,J.F.K ‘e inipte yeni bir hayata başladığını anladığında,ve bir gün Newyork central park’ta banka oturmuş güneşli bir havada kitabını okurken,belki de baban aklına gelecek,derin bir iç çekip bunları düşüneceksin ve başardım diyeceksin,annesinden bunları duyduğu günü anımsadı.Eşinin kolunu tutmasıyla sıyrıldı bu düşüncelerden.

Milwaukee general mitchell havaalanına indiklerinde saat 21.15 ti.Can,Cler Metin bey ve charlotte hep birlikte alandan eve doğru geçtiler.yolda hiç kimse konuşmamıştı. Eve geldiklerinde Dora’nın yiyecek bir şeyler hazırladığını bile fark etmediler.Metin bey ve eşi uçakta yapılan ikrama bile dokunmamışlardı dora bunun olabileceğini düşünerek ısrarla bir şeyler yemeleri gerektiğini söylemişti.Kapının zili çaldığında Dora servis yapıyordu.
Can; ben bakarım deyip kapıyı yöneldi.gelen ,Cler’in eşi Jeffry’di.

Jeffry eşi Clara’dan haberi aldığında Seatle’daydı microsoft’ta çalşıyordu normalde bir gün sonra dönmesi gerekiyordu ancak bu acı haberi alınca çok sevdiği eşi Clara’yı yalnız bırakmak istememiş ve kısa keserek hemen dönmeye karar vermişti.Clara ile Jeffry evleneli henüz bir yıl bile olmamıştı.Clara ,şeker küpü babaannesinin kendi düğününde mutluluktan ağladığını,ve babaannesinin annesi tarafından kendisi için yapılan el örmesi dantelleri düğün hediyesi olarak verişini, jeffry yemek masasına oturduktan sonra söylemiş ve bütün ev halkının tekrar duygulanmasına sebep olmuştu.


O gün Badger state mezarlığında deyim yerindeyse mahşeri bir kalabalık vardı.
Metin beyin sevgili dostları,John ve eşi doroty,tom,sadullah bey elizabeth,arkansastan nıcole ve eşi kemal bey,üniversiteden hocalar newyork türk amerikan dernekleri federasyonundan başkan ve bazı üyeler,Sevgili eşi Charlott’un bütün ailesi ,Can’ın çalıştığı şirketin başk.yrd. Mr.Joseff Woodmaker, departmandan arkadaşları,acı haberi aldığı gün görüşme yaptıkları müşterisi,Clara’nın iş arkadaşları eşi jeffry nin ailesi , Doranın çocukları , Metin beylerin tüm komşuları. Ve amerikan dışişleri bakanlığını temsilen iki diplomat.Hepsi siyahlar içinde bu “şeker küpü” ninenin son yolculuğunda bir araya gelmişlerdi.Cenaze İslami kurallara göre defin edilecekti.Sırf bu yüzden Newyork Türk Amerikan Dernekleri federasyonu Newyork tan bir imam getirtmişti.

Can,Türkiye’nin Newyork başkonsolosluğunun göndermiş olduğu çelenk’e bakınca,şeker küpü babaannesinin 78 yıllık ömrüne neleri sığdırabilmiş olduğunu anımsadı,çok önemli görevlerde bulunmuştu.Harvard hukuk’tan dereceyle mezun olmuş,uluslararası siyaset biliminde önce master sonrada doktora tamamlamıştı.Uzun bir süre Amerikan dışişleri bakanlığında Ortadoğu Dairesi uzmanı olarak görev yapmış,daha sonra George Washington üniversitesinde uluslar arası ilişkiler alanında dersler vermişti.Bir dönem BM de dışardan danışman statüsüyle çalışmalarda bulunmuştu. Bir çok ülkede konferanslar da konuşmacı olarak katılmış saygın bir kimliği vardı. emekli olduktan sonra bir süre daha Washington daki Brookings enstitüsünde Ortadoğu uzmanı olarak görev almış fakat gençliğinden buyana yapamadığı bazı şeyleri yapmak uğruna çalışma hayatını 62 yaşında noktalamıştı.
Şeker küpü babaannenin eşi Bay Richard Tom Williams varlıklı bir ailenin oğluydu,onunla harvard’ta öğrenciyken tanışmışlar ve okul bitiminde evlenmişlerdi.Hayatta her şeyden çok sevdiği babası Mehmet bey ilk defa o zaman amerikayı görme fırsatı bulmuştu. Kocası R.T.Williams üniversitede hocalık yapmayı tercih etmişti.üç yıl önce onu kaybettiklerinde aile bir kez daha yıkılmıştı.Bayan Williams eşinden kalan miras ve emekli maaşı ile son derece rahat bir hayat sürüyordu.10 yıl önce yanına Dora’yıda alarak gitmediği görmediği ülkeleri gezdi.Bu gezilerden birini yine sürekli gittiği ve doğduğu ülke Türkiye ye yaptı,İstanbul’a Adana ya mersine Gaziantep e gitti.görmeyi hayal ettiği arkadaşlarını yada akrabalarının bir kısmını göremeden dönmüştü Aile üyelerinin herhangi bir ekonomik sorunu yoktu ama yinede şeker küpü babaanne herkese yardımcı olurdu.hatta Türkiye deki kuzenlerine bile yardım ettiği olmuştu.

Bütün aile üyeleri,tek sıra halinde son başsağlığını kabul ettiklerinde hava kararmak üzereydi. Siyah araçların en sonuncusu badger state mezarlığının kapısında kaybolduğunda,Metin bey’in “haydi/lets go”hem İngilizce hemde Türkçe söylediği son sözü duyuldu.Can, şeker küpü babaannesinin mezarına son bir defa yönelip diz çöktü,toprağın üzerine serilen çimleri her iki eliyle düzeltti,gözyaşları taze toprağın içinde kaybolup gittiler,Annesinin omzuna şefkatle dokunuşu ile ayağa kalkarken,”şeker küpüm Hani benim düğünümü yapacaktın”diye mırıldandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder